" İnsanlar çözümü göremediklerinden değil, sorunu göremediklerinden çözümsüz kalır. "
" It isn't that they can't see the solution. It is that they can't see the problem. "
Gilbert K. Chesterton

Card image cap

Sorun Çözme Kabiliyeti Nedir?

Bireyler ve toplumlar varlıklarını sürdürebilmek için, çevre koşullarına uyum sağlamaya çalışırlar. Çünkü çevre koşulları dinamiktir; her hareket bir sonuç doğurur, her sonuç yeni bir olgudur. Olgu dediğimiz şeyler kimine göre bazen aşılması gereken bir güçlük, bazen de ulaşılmak istenen bir amaçtır. Aşılmak istenen her güçlük veya amaç önündeki her engel bir sorundur. Diğer bir ifadeyle sorun, varlığı ile rahatsızlık veren koşullar kümesidir. Onların etkilerini azaltıcı veya ortadan kaldırıcı önlemleri vaktinde geliştirmez ertelerseniz; kaynaktaki kök sorun, diğer olgularla birleşerek ya da tek başına yeni sorunların türemesine yol açar. Bu yeni sorunlara gölge veya hayalet sorun diyoruz.

Hayalet sorunlar da giderek, yeni sorunlara dönüşür ve sorunlar yumağı oluşur. Kök sorunu çözemediğiniz sürece sorun yumağından kurtulmanız mümkün olmaz. Örneğin; yetkililer herkes için zaman ve enerji israfına yol açan trafik sorununu yetmezlik olarak algılayıp çözmek için çokça yeni yollar, yeni köprüler, alt geçitler, üst geçitler, tüneller yaptırırlar. Çok faydalı sonuçları da olur. Ne var ki, bir süre sonra trafik yine çekilmez olur. Trafikte rol alan aktörlerin yani sürücülerin-yayaların kök sorunu olan saygılaşım eksikliği yüzünden trafik sorunu çözülemiyor. Eğer “kurallara uyma, haklara saygı ve sorumluluk duyma” ilkesi toplumsal kültürümüzün temel bileşeni yapılabilmiş olsaydı; mevcut sorunlarımızın yarısı oluşmaz, var olanlara da kalıcı çözümler üretmek mümkün olurdu. Koşulların birbirini tetikleyerek değişmesine, yani sebep-sonuç ilişkisine nedensellik ilkesi deniyor. Sorunlara hemen-çabuk ve kolay tarafından çözüm getirmeye kalkışmadan önce sorun her yönüyle irdelenip, ona yol açan kök sorunu anlamaya çalışmak gerekiyor. Onun için “önce sorunu veya soruyu anla!..” diyoruz.

Sorunlar, bireyler kadar kurumlar ve toplumların varlıklarına da tehdit oluşturabiliyor. O nedenle her biri kendi alanında olası tehditleri etkisizleştirebilmek ve/ya korunup uyum sağlamak için önlem geliştiriyorlar, hazırlık yapıyorlar. Tehlikeleri göğüsleyenler, korunup uyum sağlayanlar, varlıklarını sürdürüyor; beceremeyenler ise yok olup gidiyorlar. Olası bütün değişimleri ve/ya tehlikeleri öngörme ve karşı önlem geliştirme becerisine Sorun Çözme Kabiliyeti (SÇK) veya Sorun Çözme Kapasitesi diyoruz.

Tehlikelere karşı hazırlıklı toplumlar, güçlü Sorun Çözme Araçlarına (SÇA) sahip olduklarından SÇK de gelişmiştir. Nitekim, günümüzün gelişmiş toplumları bunlardır. Bu yolda zaaf gösteren yani SÇAları kısır veya yetersiz, sorunlarını kendileri çözemeyen toplumlar kısa sürede, güçlü devletlerin açık veya örtülü sömürgesi durumuna düşüyorlar. Böylelerine az gelişmiş veya geri kalmış toplumlar deniyor. Bunlar, Sorun Çözme Kabiliyeti Yetmezliği ile malûl olduklarından şöyle de tanımlanıyorlar: Geri kalmış toplumlar, kıt kaynaklarını, çözemedikleri sorunlarıyla boğuşarak israf eden toplumlardır!..

Gelişmemiş toplumların, zamanla tarih sahnesinden silinip gittikleri biliniyor. Bu özelliği nedeniyle SÇK bir toplum için, vücudumuzun bağışıklık sistemiyle aynı işlevselliğe sahiptir. SÇK’nin veya SÇA’nın gelişmişliği veya kısırlığı bir düşünme biçimi sorunudur. Akılcı ve eleştirel düşünme özetle, soru sorma, uzlaşı arama, ortak yaşam alanlarına dair kuralların oluşması, geliştirilmesi ve korunmasına katılımcılığın bir göstergesidir.

SÇK Gelişmişliğinin metrik bir ölçü birimi yoktur. Başkalarının istismarına açıklık ölçeğinde; diğerlerine göre, gelişmiş veya gelişmemiş sorun çözme kabiliyetinden bahsedilir.

BNGV, toplumsal ve bireysel sorun çözme araçlarıyla, daha güçlü ve kendi sorunlarını çözümleme becerisine ulaşmış bir Türkiye’yi hedeflemektedir.

 

Search