YETKİN AKIL
Önce şu konuya bir göz atınız lütfen: Supercollective Intelligence[1]
Bu alandaki yüzlerce kaynaktan birisi dahi, “tek akıllarımızın egemen olduğu devrin” -bir şartla- kapandığının sinyallerini veriyor. O şart da gelip geçmiş milyarlarca insan içinde iki elin parmaklarını dahi bulmayan kişilerin (Newton, Darwin, Einstein, Tesla gibi) söz konusu olmasıdır. Hatta denilebilir ki bir süperkolektif zeka söz konusu ise onun da ancak o tür insanlara yeni düşünce kapılarını açabilecek kolektif zekalar yoluyla mümkün olabileceğidir.
Bu tür zekalar kuşkusuz kişilerin gündelik sorunlarını çözmek için gerekli değildir. Sıradan insanların yaşamlarının neredeyse tamamına yakın bir bölümü sıradan zekalardan fazlasına ihtiyaç göstermez. Geri kalan küçük bölümünün çoğu ise “kader” ve benzeri “yapacak bir şey yok” müsekkini yoluyla es geçilir. İşte bütün bunlardan geri kalan çok çok küçük bir kısım ise daha yüksek akıllara[2] ihtiyaç gösteren -değil iki ucu, her yanı kirli değnek gibi- yüksek karmaşıklık düzeyindeki -Türkiye’ninkiler gibi- sorunlardır.
Fakat bu durumda da sorun’un kendisinden daha güç bir sorun kendini gösterir: Kişiler -özellikle de okumuş ya da okumayıp yükselmiş olanlar- tek akıllardan daha yetkin bir aklın olamayacağına, onun da olsa olsa kendi akılları olduğuna iman etmişlerdir. Çünkü tüm yaşamları boyunca, o aklın doğrularını destekler görünen kanıt toplamaktadırlar[3].
Bu gayet yararlı(!) inancın bir sonucu olarak, kolektif akıl, hiper akıl, süperkolektif akıl peşinde araştırma geliştirme yapanlar, bunlara ihtiyaç duymayanları sömürür, ürettikleri değerleri çeşitli yollarla kendi ihtiyaç alanlarına transfer ederler[4].
Milyon dolarlık soru!
Nasıl bir yol bulunacak da, “her sorunun önce anlaşılması sonra da çözülebilmesi ihtimali, o sorunun karmaşıklık düzeyi ile doğru orantılı yetkinlikte bir aklın üretimine bağlıdır” ilkesinin, yerçekiminden bile daha katı bir kural olduğu anlaşılabilecektir?
Birkaç yol var ama..
Bir tanesi, kendini unutturup böylece daraltıcılığı farkedilemez hale gelmiş bulunan akıl daraltıcı ve/ya genişleticilerin[5] farkına varılması olabilir.
Diğeri ise, her şeyi ile eşit iki kişinin dahi -başlangıç koşulları, kalıtsal özellikleri, çevreleyen koşullar vb farklılıklarının sonucunda- daralan ve/ya aksine genişleyen[6] akıllarının örtüşmeyen bölümlerinin birbirlerinde yeni bakışları tetiklemesidir.
Bu yollara girişi açan beş kilit: Zorunluk, sıkışmışlık, inat, sabır, çaba!
Yüksek karmaşıklık düzeyindeki sorunlar, birbirine (ve) ile bağlanmış bu kilitlerin her biri tek tek açılmadan, belleğimizdeki çözümler stokundan çekip alınabilecek ezberlenmiş kalıplar yoluyla bırakınız çözülmek, anlaşılamaz dahi.
Zorunluk, açılması gereken ilk kilittir. “Çözülse iyi olur ama çözülmezse de sonunda ölüm yok” türü yaklaşımlar diğer dört kilidin açılmasını yararsız kılacaktır. “Ya çözülecek ya çözülecek”, yetkin akıl üretme sürecinin giriş vizesidir.
Sıkışmışlık, bilinen, kolayca akla gelebilecek çözümlerin kullanılamayacağı, üstelik bir sürü hareket kısıtlayıcı koşul anlamına gelir. Sıkışmışlık ilk bakışta çözüm imkanlarını azaltan bir etki gibi sanılsa da, aslında yeni bakış açılarının kapılarını açar[7]; bu yolla giderek daha yaratıcı fikirler üretmek üzere geliştirilmiş bir algoritma[8] beş adımlı bir sıkıştırma sonunda bile ilk anda akla gelmeyebilecek ipuçlarının ortaya çıktığını göstermiştir[9].
İnat, Arapça ˁnd kökünden gelen ˁinād عناد "inat etme, keyfi veya subjektif olma" sözcüğünden gelme olup rasyonel olmayan bir davranışı anlatır. Rasyonel tutum, ardışık başarısızlık halinde o tutumdan vazgeçilmesini, inat ise ısrarla sürdürülmesini gerektirir. Yetkin akıl sürecinde sürdürülecek inadın getirisi, başarısızlıklardan sağlanabilecek bilgilerdir.
Sabır, inadın ne kadar sürdürüleceği ile ilgilidir. Sabır, inat ve hatalardan öğrenebilirlik üçlüsü yararlı getiriler sağlayabilir.
Ve çaba: “Kader çabaya aşıktır” deyimi, süreçte gösterilebilecek çaba düzeyinin, sonuçta umulan yetkinlikteki akıl çıktısını belirleyebileceğine işaret ediyor.
Kolektif Zeka tamam da superi nedir?
Buraya kadar açıklanmasına çalışılan Kolektif Zeka’nın (Birleşik Akıl diyelim), tek kişilerin akıllarından daha yetkin bir aklı üreteceği biraz zorlanılsa da anlaşılabilir bir akıl düzeyidir. Gündelik yaşamda sık rastlanmayan sorunların çözümünde ipuçları üretmekte yarar sağlayacaktır. Örneğin, birbirine döngüsel mantık[10] ile bağlı faiz-enflasyon sorunu Birleşik Akıl ile anlaşılıp çözülebilir.
Bununla birlikte, sebepler ve sonuçlar birden fazla sayıda ise ve de aralarındaki ilişkiler hem döngüsel hem de zamana göre değişken, üstelik bir bölümü de sorunu anlamak / çözmek durumundaki kişilerden saklı veya gizli ise bu durumda çözüm üretme gücü daha yüksek bir kolektif zekaya veya birleşik akla ihtiyaç olacaktır. Buna Superkolektif Zeka veya Super Birleşik Akıl (SBA) denilebilir.
SBA, Birleşik Aklın ilkelerine göre, ama oluşturan kişilerin zihinsel yeteneklerinin ortalamalardan yüksek olmasıyla oluşur.
1930'lu yıllarda iki Dünya Savaşı arasında Nazi işgaline uğrayan Avusturya'da, halen ününü koruyan Vienna Cafe denilen kahvehanede bir araya gelen şu ünlü bilim insanları, adına Vienna Circle denilen çemberi oluşturanlardır: Hans Hahn, Karl Menger ve onların öğrencisi Kurt Gödel’in bulunduğu matematikçiler; fizikçi Philipp Frank; politik ekonomist ve sosyolog Otto Neurath; filozoflar Edgar Zilsel, Gustav Bergmann, Moritz Schlick, Rudolf Carnap, Friedrich Waismann ve grup yazıcısı filozof Rose Rand[11].
Bu insanlar bir bilimsel hipotezi tartışmak için değil, kendi hükümetlerince davet edilerek ülkeyi işgal etmiş Nazilere karşı, ellerinde simetrik mücadeleyi mümkün kılabilecek bir imkan yok iken tüm akıl daraltıcıları askıya alıp, tüm akıl genişleticileri harekete geçirerek bir Super Birleşik Akıl üretebilmeyi tartışıyorlardı. “Aklın Devreden Çıktığı Dönemlerde Doğru Düşünme[12]” adlı kitap bu girişimin hikayesidir. Viyana Çemberi’nin üyeleri daha sonraları bedeller ödedilerse de büyük ölçüde amaçlarına ulaştılar.
Viyana Çemberi SBA bağlamındaki ilk girişim değildir. Niccolò Machiavelli 1513’te “Prens[13]” adlı yapıtıyla SBA’nın ilk örneklerinden birini vermişti. Burada vurgulanmak istenilen, Machiavelli’nin önerdiği yöntemler değil, akıl daraltıcılarından nasıl kurtulup, genişleticileri nasıl harekete geçirdiğidir.
Yani!
Günümüz Türkiyesi için uygun tanımlamalar içinde birisinin de “kolektif körlük ve sağırlık” olduğu ileri sürülebilir.
Sokaktaki insan sorunların kökleri hakkında sorular sorma, anlama, çözüm ipuçları üretme konularında mazurdur; ama nitelikli insanlar Viyana Çemberi’nin deyimiyle “aklın devreden çıktığı zamanlarda doğru düşünme” doğal görevi ile yükümlüdür. Doğru düşünme (exact thinking) deyimi ile kast ettiklerinin de tüm daraltıcılarından[14] arındırılıp genişleticileri harekete geçirilmiş rasyonel akıl yoluyla düşünme olduğu bellidir.
Bunu görüp anlamaya çalışmak sonra da gereğini yapmak yerine, bir koro halinde, çeşitli form ve tonlarda “bağırarak” -bunu da cesaret olarak niteleyerek-, ana yakıtı “çeşitli form ve tonlarda bağırmak” olanlara destek anlamına geldiğini gör(e)memek bir çeşit körlük ya da sağırlık değil midir?
Cesaret gerçekten de bu tür (yani aklın devreden çıktığı) zamanlarda en önemli ihtiyaçtır. Ama bu cesaretin hangi form ve tonlarda kullanılacağı esas cevap aranması gereken sorudur. Daraltıcılar haritasını oluşturan dallar üzerinde yeterli cesaret ile durup, olup bitenleri bambaşka resimler halinde görebilmek, doğru düşünme yolunda bir Superkolektif Zeka (SBA) oluşturmanın ne denli yaşamsal olduğunu gösterecektir.
Tınaz Titiz
23 Ocak 2022
[1]Bkz. https://www.kavrammutfagi.com/kavram/kolektif-zeka
[2]Bkz. https://www.kavrammutfagi.com/kavram/zihin
[3]Akıl Daraltıcılar, giderek kendini besleyen Değişime Dirençli Doğrular üretirler. https://bit.ly/3E6VXc6
[4]Bkz. https://tinaztitiz.com/wp-content/uploads/2020/11/KD_icin_tanitim_makalesi.pdf
[5]Bkz. https://www.kavrammutfagi.com/kavram/akil-daraltici---akil-genisletici
[6]Genellikle üzerinde durduğumuz kavram akıl daraltıcılar olsa da, en az onun kadar etkili olan bir diğeri de akıl genişleticilerdir. Bir ayakkabı tamircisinin zaman içinde bir fizikçiye göre ne denli yüksek bir “ayakkabı tamir yetkinliği” kazanacağı, bunun da yeni bakış açılarını çağırması bir örnektir.
[7]"Bir peygamber özel vizyonlara sahip olan değil, başkalarının gördüklerine kör olan bir kişidir" - Nassim Nicholas Taleb, The Bed of Procrustes kitabından.
[8]https://ggle.io/41Yq
[9]“T.C. anayasasında tanımlanan laik-demokratik-hukuk çerçevesini değiştirmeye yönelik ic ve dış destekli çok boyutlu sorunlar sarmalından kurtulup tekrar benzer durumlara düşülmesini önleyebilecek, uygulanabilir çözüm ipuçları neler olabilir?” şeklinde bir soruya cevaplar aranmıştır.
[10]Bkz. https://www.kavrammutfagi.com/kavram/dogrusal-mantik---dongusel-mantik
[11]Bkz. https://www.nature.com/articles/d41586-017-07819-z
[12]Bkz. Exact Thinking in Demented Times The Vienna Circle and the Epic Quest for the Foundations of Science by Karl Sigmund, Douglas Hofstadter
[13]Bkz. https://amz.run/5FRb
[14]a.g.e. 3