" İnsanlar çözümü göremediklerinden değil, sorunu göremediklerinden çözümsüz kalır. "
" It isn't that they can't see the solution. It is that they can't see the problem. "
Gilbert K. Chesterton

Card image cap

YETKİN AKIL-6

Bir gözlem..

Türkçemizdeki en anlamlı deyimlerden birisi “kanı beynine sıçramak”tır denilebilir. Evrimin bir hediyesi sayılmak gereken bu deyim, bir tehlike anında ilk olarak ve de derhal, beynimize pompalanan kanın taşıdığı bol oksijen yardımıyla daha hızlı düşünmeyi anlatıyor. Söz konusu tehlikeye karşı seferber edilebilecek tüm çareler böylelikle aklın tercihine sunuluyor. Tehlike ne kadar büyükse beyne giden kan da (dolayısıyla O2) o kadar çok oluyor.

Bu değişmez süreç aynı zamanda çok genel bir sorun çözme yöntemini de hatırlatıyor: Tehlike (yani sorun) ne kadar büyük (yani karmaşık) ise, o kadar çok O2 (yani akıl) gerekir.

Gözlemim o ki, insanların (yani benim rastladıklarımın) çoğu, bu biyolojik gerçekliğe inanmıyor ve sıradan yaşamın gerektirdiği akıllarımızın daima yeterli olacağına, gerekirse yukarı doğru bakıp başımızı kaşımanın, o da yetmezse daha akıllı olduğuna inanılan birisine danışmanın (çünkü akıl akıldan üstün olabilir) yeteceğine; bundan fazlasına ihtiyaç gerektirebilecek bir sorun karmaşıklığının da (sorun bize kıyamayacağı için) söz konusu olamayacağına inanıyorlar. Bundan dolayı da, en ileri karmaşıklıktaki sorunlar için öngörülen çare olarak da “ortak akıl” denilen ve birden fazla kişinin “uzlaşısı” (yani her bir kişinin azami aklıyla kendi durumuna en çok yarar sağlayacak çözümler arasındaki kesişim alanı) öngörülüyor. Halbuki bu alan tahmin edilebileceği gibi, her birinin akıllarından bile daha küçük bir toplam aklı harekete geçirebilir[1]. O halde karmaşık sorunlar için, daha yetkin bir “Birleşik Akıl”a ihtiyaç olmalıdır[2].

İşte sorunun başladığı yer de burası!

Yetkin (veya birleşik) Akıl, tanım olarak bir araya gelen kişilerin tek akıllarından, hatta  toplamından daha büyük bir akıldır. Aynen, belirli karmaşıklığa sahip sorunların bir araya geldiğinde toplam karmaşıklıktan daha büyük bir kompleksite oluşturması gibi.

 Ama çoğunluk,  ihtiyaç olan yetkin aklın ancak kümedekilerin en zeki[3] ve akıllısı olabileceğini, ondan daha yetkin bir aklın olamayacağını, eğer o da yetmiyorsa kümeye daha zeki ve akıllı birilerini katmak gerektiğini düşünüyor. Bu -muhtemelen kendi gururunu korumak amaçlı- kolektif kibir, kırılması gereken bir açmaz değil mi?

Önce kibrin nedeni anlaşılmalı..

Bir neden akıl daraltıcılarda saklı gibi. Buna göre bir yol, akıl daraltıcıları[4] incelemektir. Zihin haritasını inceleyen herkes kendi akıllarını daraltan, serbest bırakmaya engel tek şeyin, onların doğruluklarına olan zan ve inançlarından başka bir şey olmadığını görecektir. Bilimsel gelişmenin anahtarı yanlışlanabilirlik ilkesi, aslında “nasıl bu denli emin olabiliyorsun?” sorusu değil midir?

Kanımca ikinci neden insan doğasındaki tembelliktir. Öyle ya eğer daha yetkin bir akıl mümkünse, bu herkes için daha fazla çaba, sınırları zorlama, alışkanlıkları terk etme, evren tasavvuru içinde zorlamayla birbirine destek olabilen varsayımları sorgulamaya açıp gerekirse terketmek gibi, o ana kadar zihinsel -dolayısıyla da maddesel- konfor sağlamış yaşamı, belirsiz bir amaç uğruna bozmak anlamına gelmiyor mu? Halbuki bu denli uğraşmak yerine, yetkin aklı kim iddia ediyorsa ondan kanıtlamasını istemek ve çözülemeyen sorunların faturasını da kadere veya başka birilerine kesmek daha kestirme bir savunma yoludur.

Açmazı kırabilecek birkaç yol var gibi..

  • Bir yol, akıl daraltıcılarını minimize edebilme yeteneği yüksek, zeki ve belli konularda uzman -fakat tek yönlülük tuzağına tutulmamış- kişilerin bir araya getirilerek bir panel oluşturulması, 1930'lu yıllarda uygulanan ve The Vienna Circle (Viyana Çevresi) olarak bilinen yöntemdir[5].

Günümüz imkanları, ‘30lu yıllara göre olağanüstü düzeyde olduğuna göre, coğrafya, zaman hatta dil gibi bariyerleri aşabilecek yollarla, böylesi bir girişim gerçekleştirilebilir.

Viyana Çevresi yetkin akıl üretme bağlamındaki ilk girişim değildir. Niccolò Machiavelli 1513’te “Prens[6]” adlı yapıtıyla yetkin aklın ilk örneklerinden birini vermişti. Burada vurgulanmak istenilen, Machiavelli’nin önerdiği yöntemler değil, akıl daraltıcılarından nasıl kurtulup, genişleticileri nasıl harekete geçirdiğidir.

  • Farklı bir yol insanlara akıllarının ne denli yanıltıcı olabileceğini göstermek olabilir. Yüzde yüz emin olduğu bir şeyin öyle olmadığını birkaç defa gören bir kişinin her şeye daha bir “su mantığı[7] ile bakması olasıdır.
  • Diğer bir yol, büyük sayıda ve birbirinden farklı bakış açılarına sahip kişinin birbirinden habersiz olarak belirli tahmin sorularına cevap vermeleri; tahminlerindeki doğrulukların bir veri tabanında tutulması ve tahmin ortalaması hesaplanırken bileşik tahmin doğruluğu yüksek kişilerin tahminlerine daha yüksek bir çarpanla yer verilmesi olarak özetlenebilecek yöntemdir[8].
  • Daha ileri bir yöntem, bir önceki metodun, bir bilgi tabanı[9] (knowledge base) ve yapay zeka eşliğinde uygulanmasıdır.
  • Bütün bu yolların hangisi benimsense, dikkate alınması gereken bir ön koşul, “bir şey yapmak isteyenlerin önce bir şey yapmamayı öğrenmeleri[10]; yol açıcı bir yöntem olarak kullanılabilir.

Bir sorunun çözümü konusunda zihnindeki bir çözüme ya da bileşenlerine “yapışmış” kişilerden, bu bileşenleri içermeyen çözüm seçenekleri yaratmasını ya da en azından bu yolda çaba harcamasını beklemek beyhudedir.

Bu tür çalışmalara girebilecek kişilerden ilk -ve belki de tek- talep edilebilecek şey, bu yapışmayı engelleyebilecek “zihinsel çıplaklıktır”. Buna razı olmayan, bir dizi “düşünmeye kapalı alanlar barındıran zihinler”, başkalarının onlar için kurguladıkları oyunların figüranları olmaya mahkumdurlar.

Günümüz Türkiye’si ve içinde bulunduğu sorunlar bulamacı[11] halen harekete geçirebildiğimiz akıl düzeyi ile çözülmek bir yana anlaşılamaz durumdadır. Bu yüzden de dikkat edilirse daima, sorunlar bütününün (bulamaç) sadece belirli yüzeylere düşen görüntülerini -diğerlerini göz ardı ederek- ya da (biraz mizah katarak) ekteki hanımefendinin[12] kullandığı sözel metodu kullanarak teknik deyimle sub-optimizasyon yoluyla çözümler önerilmektedir.

Bulamacın tamamı dikkate alındığında ise en derindeki yapı taşlarına yönelmek, yani o taşlardaki iyileşmelerin bütüne yansımasını beklemek; bu arada da sorunlardan beslenen kesimlerin dirençlerini aşabilecek daha güçlü yöntemler keşfetmek ve/ya icadetmek gerekiyor. Bütün bunlar daha yetkin akıllar üretmeyi zorunlu kılıyor; bunun için de bu kolektif kibrin yerini alabilecek, “anlayamıyorum o halde...” diyebilen bir kolektif alçakgönüllülük, sabır ve şans gerekiyor.

Tınaz Titiz

21 Mart 2022

 

 

 



[1]Bkz. https://www.kavrammutfagi.com/kavram/ortak-akil

[2]Bkz. https://www.kavrammutfagi.com/kavram/birlesik-akil--yetkin-akil-

[3]Bkz. https://www.kavrammutfagi.com/kavram/dusunme-ogeleri

[4]Bkz. Akıl Daraltıcılar  https://bit.ly/3E6VXc6

[5]Bkz. Bkz. Exact Thinking in Demented Times The Vienna Circle and the Epic Quest for the Foundations of Science by Karl Sigmund, Douglas Hofstadter

[6]Bkz. https://amz.run/5FRb

[7]Bkz. Edward De Bono, Water Logic, https://www.debono.com/Books/Water-Logic

[8]Bu yöntem https://www.gjopen.com/ve https://www.soundpredict.com/web sitelerinde uygulanmaktadır.

[9]Bkz. IBM Watson News Explorer, https://bityl.co/BP9D

[10]Bkz. https://tinaztitiz.com/2012/05/25/birseyyapmak-isteyenler-once-birsey-yapmamayi-bilmeli/

[11]Bkz. Sorunlar Bulamacı, https://ggle.io/3cYM

[12]Bkz. https://youtu.be/f0ef3JV5_Go

Search