" İnsanlar çözümü göremediklerinden değil, sorunu göremediklerinden çözümsüz kalır. "
" It isn't that they can't see the solution. It is that they can't see the problem. "
Gilbert K. Chesterton

Konum: Biz Kimiz?

Card image cap

BAA, Niçin, Nasıl?

  1. BAA NEDİR?

  2. NEREYE gitmek istiyor?

  3. NİÇİN oraya gitmek istiyor?

  4. orada NE yapmak istiyor?

  5. ve NASIL yapmak istiyor?

Bu sorulara -ve bunlardan türetilebilecek diğerlerine- cevap almadan hiç kimsenin BAA konusunda pek aktif olması beklenemez. Ayrıca, alabileceği cevaplardan tatmin olmamış kişiler de benzer durumdadır.

Bu soruların cevaplarının büyük bir bölümü BAA Manifestosu denilebilecek belgede (tıklayınız) mevcuttur. Vakti kısıtlı olanlar için “öz” ve “öz’e ait açıklama” başlıklı 2 sütunda yazlmış olan bu manifesto’nun tamamının okunması önerilse de sadece tek sütunun yukardan aşağı taranmasıyla da oldukça iyi bir fikir edinilebilir.

102 paydaşımızdan 35’inin cevap verdiği -ki yeterli bir güvenilik sağlar- anketimizin değerlendirmesiyle ilgili bir notun özeti ise şu üç noktada toplanabilir:

  1. “BAA’nın çözüm geliştirmeye çalıştığı sorunlar aslında siyasetin işidir” (%45.7),

  2. “BAA’nın sorunları anlama ve çözmek amacıyla kullandığı yöntemler caydırıcıdır” (%25.7),

  3. “BAA’nın oluşturmayı amaçladığı “yetkin akıl” ihtiyacı gerçekçidir” (%22.8).

Daha kuşbakışı bir değerlemeye göre, ankete katılanların %71.4’ü BAA’nın üstüne vazife olmayan bir işle uğraştığını; %22.8’i ise daha yüksek yetkinliğe ihtiyaç olduğunu belirtiyor.

Bu yorumların gerçeklerle tam örtüşmediği, anketlerde ancak mevcut seçeneklere cevap verildiği düşünülebilir ve muhtemelen bunda gerçeklik payı da vardır. Buna rağmen, kimi açıklamalara ihtiyaç olduğunu düşünüyorum:

a. “BAA’nın çözüm geliştirmeye çalıştığı sorunlar aslında siyasetin işidir”: Toplum sorunlarını anlamak ve çözmek değişik rejimlerde değişik kesimlerin işi olabiliyor. Örneğin:

i. Monarşilerde kıral / kıraliçe / sultan’ın,

ii. Oligarşilerde halkın bir sınıfının (işçiler, soylular gibi),

iii. Meritokrasilerde halkın yetenekli teknisyenlerinin,

iv. Demokrasilerde:

  1. STK şeklinde örgütlenmiş halkın (İsviçre),

  2. Parlamento > başbakan yoluyla örgütlenmiş halkın (İtalya),

  3. Kongre > başkan yoluyla örgütlenmiş halkın (A.B.D.)

  4. Diğer şekillerde örgütlenmiş olabilecek halkın (Hindistan).

(i) maddesi haricinde hiç birisinde, halkın yerine sorun çözme yöntemi bulunmuyor. Halk (toplum) hepsinde sorunların anlaşılması, çözüm geliştirilmesi, yapabildiklerini doğrudan çözmesi; örgütlenme karmaşıklığı nedeniyle yapamadıklarını da (sivil hizmetçileri) yani siyasetçiler yoluyla çözümlerin uygulanması aşamalarında doğrudan devrede.

Türkiye Cumhuriyeti ise kuruluş dönemi sayılabilecek yıllar boyunca, halkın ekonomik ve kültürel açıdan ancak karnını doyurabilir düzeyde olması nedeniyle “sorunları anlama, çözüm geliştirme ve uygulama” işlevlerini siyasetçilere mecburen ihale etmiş; daha sonraları giderek -bugün de dahil- bu ihale işine devam etmiştir. İhale yönteminin ne gibi sonuçlar verdiği her kişi tarafından ayrı ayrı değerlendirilebilir.

Cumhuriyet’in ilk yılları ekonomik ve sosyal alt yapının inşaında ihale zorunluydu ve iyi sonuçlar da vermişti. Daha sonraları ihale yöntemi altyapı inşaında devam ettiyse de bir istenmeyen yan ürün ortaya çıktı: Sorunlarını ihale ile çözmeye alıştığı için Sorun Çözme Kabiliyeti gelişememiş bir toplum yapısı!

Bugün iktidar ve muhalefet partilerine yapılan şiddetli eleştiriler ve yarısı iktidardan diğer yarısı da muhalefetten şikayet eden bir toplum yapısının nedeni bu ihale yoluyla sorun çözdürme yaklaşımı olarak görünüyor*. Bu o kadar iliklere işlemiş durumda ki, çocuğunun okul çantasını taşıyan ebeveyn yoluyla, “çanta taşımayı bile bir angarya gören”, “kendinin topluma değil, toplumun ona borçlu olduğuna inanan”, “dini inançlarına bile kendi yapması gerekenleri Allaha dua yoluyla ihale eden” bir sosyal bünye ortaya çıktı.

Ve daha da ilginci, siyasetçi sınıfı da bunun bir ihale değil kendi asli görevi olduğuna inandı. Artık, sorun çözmeye kalkan bir STK, devletin yapısına ortak olmaya kalkışan(!) bir fazlalık olarak görülmeye başlandı. Siyasetçi sınıfı da hem sorun çözemeyen hem de eleştiri yapamayan bireylerden oluştuğu için sadece kendisini bulunduğu yerde tutabilecek stratejileri benimsemek zorunda kaldı.

BAA içinde bu inancın “kısmen” geçerliğini yitirmiş olması iyiye işaret olsa da, bizzat sorunları anlamak, çözüm geliştirmek ve uygulamalarında (pilot veya tam) rol almak net bir amaç olarak önümüzde duruyor.

BAA paydaşlarının haklı olarak sorabilecekleri soru, bir bürokrasi aygıtına, bir kamu hazinesine sahip olmadan BAA nasıl sorun çözebilir? Bu çok yerinde bir sorudur ve:

  1. BAA’nın kritik işlevi yol, köprü yapmak, sağlık veya eğitim ya da güvenlik hizmeti sunmak değildir. Tam demokrasilerde de bu işlevlerin nasıl ve kimlerce yapılacağı bellidir.

BAA’nın işlevi TÜM işlerin yapıldığı toplumsal eko-sistemi değiştirip - dönüştürebilecek kritik noktalara (toplumsal sinir uçları) etki yaparak, toplumun kendini yönetebilir hale getirebilecek bir yapı oluşturmaktır.

Bunu tek başına yapamayacağı gerçeğini bilerek, toplum için emeğini / zamanını / parasını / ilişkilerini harekete geçirmek isteyenler için bir “Sorun Çözme alt yapısı” oluşturmayı amaç edinmiştir.

  1. Bu alt yapı neleri içeriyor?

  • Ortak kavramlara dayalı dil: Aralarında iletişim kurmak isteyen gruplar için en önemli ihtiyacın bir ortak kavram dağarcığı yaratmak olduğu; bugün bu açıdan toplumumuzun dilsiz bir toplum sayılacağı, aynı dili konuştuğunu farzeden kişilerin sözcüklere farklı anlamlar yükleyerek anlaşmak yerine çatıştıkları bir gerçek. Bu nedenle bir Kavram Mutfağı oluşturarak katılımlı olarak giderek genişleyen bir ortak sorun anlama dili. (tıklayınız)

  • Değer iletişimi: TV ve yazılı medyadan görüyoruz ki iyi niyetlerle dahi tartışan aklı başında insanlarımız değer iletişimi kavramından uzaklar. Uzun süslü, şiirsel ifadeler, iddialarını güçlendirmek için sonu gelmez yapay kanıtlar, yabancı dil bilgisi yolyla övünme / ikna çabaları vs. (tıklayınız, tıklayınız, tıklayınız)

  • -dir ve eylem eğilimlilik: Toplum sorunları çok bileşenli ve aralarında karmaşık etkileşimler bulunduğuna göre, eğer belirli bir kurala uyulmaz ise her sorundan her istenilen sonuç, tanı ve tedavi üretilebilir. Buna yol açan nedenlerin başında da çabuk yargı (-dir eğilimi) geliyor. (Bkz http://bit.ly/17xdD0a  Sayfa 187)

    Sağlanan sorun çözme alt yapısının öğelerinden birisi de bu yolda verilen ipuçları ve BAA içindeki ortak çalışmalarda kullanılmaya çalışılan yalın dildir.

  • Coğrafya ve zamandan bağımsızlık: Uzun süredir kullanılan ve e-Beyin Fırtınası adı takılan yöntem, kim nerede olursa olsun ve uygun zamanları ne zaman olursa olsun, grup oluşturduğu kişilerle bir sorun için tanı ve çözüm üretebilmektedir (tıklayınız).

  • Sorun Çözme Araçları: Davranış Tohumlama adlı dönüştürme aracı (tıklayınız, tıklayınız, tıklayınız)

  • Mutasyon üreticisi ağ (network): Bir ağ şeklinde biraraya gelen kişiler bir ekosistem oluşturuyor. Bu ekosistem içinde farklı akılların** biraraya gelmesiyle bir “birleşik akıl” ürüyor; bu kanıtlanmış bir olgu (tıklayınız).

    Durumu daha ilginç kılan, örneğin bu ağın bir paydaşı, ağ dışındaki başka kişilerle -ki ağ içinden kişileri de katabilir- ağın alt yapısını kullanıp ikinci bir ağ oluşturduğunda, bu ikinci ağ içinde farklı bir ekosistem oluşacaktır; çünkü bu ikinciyi oluşturan akılların birleşik profili farklıdır. Böylece, her yeni ağ bir “akıl mutasyon ortamı” oluşturacaktır.

  • Örnekler: Ekte sunulan üçüncü belge, bugüne kadar BAA çatısı altında üretilenlerin web adreslerini gösteriyor. Böylece -arzu edilirse- çeşitli konularda nasıl yaklaşımlar yapıldığına bakılarak, daha iyi yaklaşımlar bulunabilir.

    “BAA nasıl sorun çözebilir?” sorusu açısından bir diğer cevap şudur: Oy ile işbaşına gelen idareler, ortalama seçmen profili daha çok “görünür icraat”a pirim verir -ki benzer durumdaki ülkelerde genelde böyledir- durumdaysa, stokumuzdaki sorunları oluşturan ve çözümleri çoğunlukla orta / uzun vadeli olan kök-sorunlara ağırlık veremezler; bu anlaşılabilir bir durumdur. Zaten demokrasinin tanımı gereği de bu işlev hükümetlerin değil sivil girişimlerin görevidir. 

  • Bu yaklaşıma göre, kök-sorunların tanımlanması ve her biri için çözüm(ler) geliştirilmesi gerekiyor.  Şubat 2017’den bu yana üzerinde çalışılan sorunlar (tıklayınız), bu sorunların ancak toplum davranışlarında değişiklik yaratmaya bağlı olduğunu gösterdi.

Bir diğer deyişle kök-sorunlarımız emirle, yasayla, kararname ile çözülebilecek sorunlar olmayıp, ancak ülkemiz ekosisteminde kayda değer bir değişiklik olmasına bağlıdır.

Bu durum, Davranış Tohumlama adını verdiğimiz yaklaşımı gündeme getirdi (tıklayınız). Şu ana kadar üretilen Tohumlar ve Tohum Uygulama Araçları için tıklayınız. Tohum yaklaşımı şart mıdır? Konusunda bir not içinse lütfen tıklayınız.

Tabii ki, BAA ekosistemi ya da yeni oluşacak ağ ekosistemleri içinde tohum dışında çözümler de üreyebilir. Ama her durumda girişimler sivil toplum temelli (NGO) olmak zorunda görünüyor. Ama bu, olası devlet aracılı sorun çözme girişimlerinin mümkün olabildiği durumlarda o girişimleri engelleyecek engelleyecek bir koşul da değildir.

Anketin “BAA’nın sorunları anlama ve çözmek amacıyla kullandığı yöntemler caydırıcıdır” sonucu bugüne kadarki deneyimlere göre geçerli görünüyor. Buna göre şöyle bir yaklaşım önerilebilir:

  1. Çeşitli marka bilgisayar ve tabletler, bunların değişik işletim sistemleri ve her birinde lisanslı veya kırık uygulama programlarına ilaveten değişik bilişim deneyimine sahip kullanıcılar nedeniyle bir caydırıcılık doğurduğu, bunun da katkı motivasyonunu azalttığı bir gerçek.

  2. Buna göre, sadece gmail adresi yoluyla Google Drive uygulaması yoluyla yapılacak fikir üretimleri yerine:

  1. Google Drive uygulamasını kullanmakta sorunu olmayanların doğrudan o platformu kullanarak düşüncelerini iletmeleri,

  2. Arzu edenlerin, Çalışma Grubu moderatörüne erişebileceği herhangi bir yolla (e- posta, WhatsApp, SMS, hatta telefon veya faks) düşüncelerini iletmeleri,

  3. Moderatörün bulunmadığı konularda, düşüncelerini funda@beyaznokta.org.tr adresli Funda Çolukoğlu’na (0530-978 1683); bilgi@beyaznokta.org.tr adresli Aynur Bal’a (0530) 314 0904); ya da (0312) 442 0776 nolu faksa iletmeleri,

  4. Bu yollarla iletilen düşüncelerin, Çalışma Grubu moderatörü, Funda Çolukoğlu veya Aynur Bal arkadaşımızca gereken Google Drive belgesine aktarılması şeklinde daha kolaylaştırıcı bir yöntem önerilmektedir. Bugünden itibaren bu yolla iletebilirsiniz.

Anketin “BAA’nın oluşturmayı amaçladığı yetkin akıl ihtiyacı gerçekçidir” sonucu, BAA’nın varlık nedeni ile tamamen örtüşmektedir. Buradaki “akıl yetmezliği” deyiminin, sadece ve sadece, “sorunların gerektirdiği akli yetkinlik düzeyinin bireysel akılları aşabildiği”ni ifade ettiği açıktır.

Search